Kendim de bir çocuk hekimi olmama rağmen çocuklarla iletişim kurma konusunda hiçbir eğitim almamış olduğumu ilk kez kendi kızım iki yaşındayken fark etmiştim. O dönemde aldığım bir eğitim sonrası başlayan iletişim becerilerini öğrenme ve öğretme tutkum hala devam ediyor. Yirmi yılı aşkın bir süredir ilgilendiğim bu konuda keşfettiğim bir temel nokta şu: Bütün insanlar kendilerine değer verildiğini hissetmek ve bunu samimiyetle yaptığınızdan emin olmak istiyorlar. İyi bir iletişimin olmazsa olmazı bu.
Çocukla iletişimde de aynı şekilde ona değer verdiğini, onu ve duygularını önemsediğini hissettirmek en temel ilke. Çocuk ailesiyle iletişim kurduğu sırada kendine şu soruları soruyor: “Bana önem veriyorlar mı?”, “Beni olduğum gibi yargılamadan kabul ediyorlar mı?”, “Beni dikkate alıyorlar mı?”, “Değerli miyim?”, “Seviliyor muyum?”. Bu soruların yanıtı her insanın, iletişim ortamında kendini iyi hissetmesi için çok önemli. Çocukluk döneminde ise bu soruların yanıtı çocuğun kendilik algısını da oluşturacağı için daha da fazla önem taşıyor. Erken çocukluk döneminde oluşan “ben önemliyim, değerliyim” ya da tam tersine “ben önemsizim, yetersizim” algısının oluşumunda ebeveynlerin tutumu çok büyük bir rol oynuyor.
Çocuğa kendini değerli hissettiren davranış sözlü ya da sözsüz iletişim ile gerçekleştirilebilir. Örneğin çocukla konuşurken göz teması kurmak, tüm dikkatini ona vermek, çocuğun anlattığı şeyi ilgiyle dinlemek herhangi bir şey söylemeseniz de çocuğa kendini değerli hissettirir. Dinlerken çocuğun anlattığı içeriği ve çocuğun duygularını anlamak, anladığımızı onun söylediklerini yansıtarak ifade etmek ise sözlü iletişimin başarılı olmasını sağlar. Bu süreçte yargılama, suçlama, akıl verme, alay etme, teselli etme gibi davranışlar etkili iletişime engel oldukları için kaçınılması gereken davranışlardır.
Çocukla iletişim konusunda daha ayrıntılı bilgi için Instagram sayfamı ziyaret edebilirsiniz: @figensahindagli
Prof. Dr. Figen Şahin Dağlı